Ceenbekov’dan Tarih ve Ataları Anma Günleri tebriği

Cumhurbaşkanı 0

BİŞKEK, 7 Kasım 2018 /Kabar/. Kırgızistan halkına hitap eden Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov vatandaşların 7-8 Kasım Tarih ve Ataları Anma Günleri’ni tebrik etti.

Ata Beyit Anıt Merkezi’ni ziyaret eden Ceenbekov ataların mezarına çiçekler koydu ve onların anısına Kur’an-ı Kerim okudu.

Cumhurbaşkanlığı basın Merkezi’nden yaılan ayzılı açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Ceenbekov Ata Beyit Anıt Merkezi’nde atalar için dua ettikten sonra 7-8 Kasım Tarih ve Ataları Anma Günleri münasebetiyle halka hitap etti.

Bu yıl Tarih ve Ataları Anma Günleri’nin ikinci kez kutlandığına işaret ederek konuşmasına başlayan Ceenbekov, konuşmasında şunları söyledi:

“Kırgızistan tarihi gurur duyabileceğimiz büyük bir tarihtir. Rus İmparatorluğu'ndaki zor yıllar, 1916 yılındaki Ayaklanma – Ürkün, halkımıza büyük denemeler getirdi.

Şubat Zaferi’nden sonra, 1917 Ekim Sosyalist Devrimi'nden sonra, Rusya Kırgız halkının kaderinde keskin bir dönüş yaşadı.

1924'te Özerk Cumhuriyeti kuruldu, sonra Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Yüzyıllar boyunca, devletliğimiz yeniden canlandırıldı.

Sovyet döneminde, ekonomi, kültür, bilim, eğitim ve sağlık hizmetleri hızla gelişti. Kırgızistan gelişmiş bir tarım-sanayi ekonomisine sahip bir ülke haline gelmiştir.

Aynı zamanda, Sovyet dönemine siyasi zulüm, sürgün ve mülksüzleştirme, kitlesel baskı eşlik etti. O zamanın derin dram ve trajediyle dolu olayları, Kırgız halkının tarihinde silinmez bir iz bıraktı.

Tam 80 yıl önce, 5-7-8 Kasım 1938'de, Kırgızistan'ın 138 tanınmış vatandaşı Çon-Taş'ta vurularak öldürüldü. 1953 yılına kadar vurulup öldürülen aydınların nereye gömüldüğü hakkında kimse birşey bilmiyordu. Sadece 1991’de Bübüsara Kıdıraliyeva ece (abla anlamında) Çon-Taş’taki eski tuğla fabrikasının korkunç bir sırrını açtı.

30 Ağustos 1991'de Çon-Taş'ta bulunan Stalinist baskının kurbanlarının kalıntılarının yeniden inşası için bir devlet yas töreni düzenlendi. Ertesi gün 31 Ağustos 1991'de egemen Kırgızistan'ın bağımsızlığı ilan edildi.

Baskı sırasında öldürülenlerin arasında dünyaca ünlü yazarımız Cengiz Aytmatov’un babası Törökul Aytmatov da bulunuyordu.

Belki de bu kadar tarafından yazılmıştır ki, Cengiz Aytmatov 2008 yılında babasının yanına toprağa verildi.”

Konuşmalarında hep tarihi anlatan Ceenbekov şöyle devam etti:

“Kırgızistan'da 1932'de sürgün edilen insan sayısı binlerce insana ulaştı, 1933'te 5 binden fazla kişi “sınıf düşmanı” ve “kulak” olarak kınandı.

Ardından, 1937'de siyasi zulüm daha sert olmaya başladı ve 1939'a kadar devam etti.

Yüzlerce işçi, köylü, yaratıcı ve teknik aydınların temsilcileri, ulusal ekonominin uzmanları, parti ve Komsomol çalışanları siyasi zulüm mağdurları oldular.

Toplamda, son çalışmalara göre, 1930'larda 20 binden fazla kişi Kırgızistan topraklarında baskı kurbanı oldu.

Kesinlikle bu büyük bir trajedi, Kırgız halkı için geri dönüşü olmayan bir kayıptı.

Ne yazık ki, yetkililer için itiraz edilemeyen ve masumca vurularak ya da asılan kişilerin küllerinin yattığı yer, uzun yıllardır toplum için bilinmemektedir.

Sadece 1996-1997 yıllarında ilk özel koleksiyonlar yayınlandı ve 8 binden fazla kişi yayınlandı.

Aynı çalışma, 30 ve 50'lerin siyasi baskılarına maruz kalan 1.898 vatandaşın listelerini içeren “Tarihsel adaletin yeniden düzenlenmesi” başlıklı üçüncü derlemeyi kısa bir süre önce yayınlayan Milli Güvenlik Devlet Komitesi tarafından devam ettirildi.

20 binden fazla siyasi baskı kurbanı hakkında bilgi sistemleştirildi, 3 bin sayfadan oluşan “Beyaz Kitap” adlı on ciltlik bir koleksiyon yayınlandı.

Söz konusu kitaplar, vatandaşlarımızın, onların soyundan gelenlerin, korkunç baskının kurbanı olanları önünde, anılarımıza bir hatıradır.

Bu çalışmaya devam etmek, masumca hüküm giymiş, infaz edilen insanlarla ilgili bilgi toplamak, yakınlarına ve toplumuna bildirmek gerekir.

Büyük düşünür ve hümanist Cengiz Aytmatov'un dediği gibi, “Biz yaşıyoruz çünkü geçmişi hatırlıyoruz, geleceği önemsiyoruz.”

Bugün, Ata Beyit Anıt Merkezi’nde toplandık, değerli oğullarımızın külleri, ilk aydınlatıcıları, Kırgızistan devletinin temellerini atan insanlar, “halkın düşmanı” olarak çekildi.

2010 yılında, Nisan Devrimi sırasında öldürülenlerin anısına merkezin toprakları üzerinde bir anıt inşa edildi. Onlar ülkeyi otoriter rejimden korurken öldüler, Kırgızistan'da demokrasinin gelişmesinin önünü açtılar.

2016 yılında Ürkün trajedisinin 100. yıldönümü için özel Anıt Merkezi açıldı.

Bugün, Ata Beyit Anıt Merkezi, kahramanlar dinlendiği, hayatları ve kanı ile tarih yazmış olduğu Kırgızistan'da kutsal bir ibadet yeri haline gelmiştir.

Bugün, tarihine saygılı Kırgızistan'da iyi bir toplum büyüyor. En güçlü sivil topluma sahip bir devlet haline geldik. Sadece tarihi derinlemesine kavrayarak ve derslerini hesaba katarak Kırgızistan geleceğin gelişimini doğru bir şekilde belirleyecektir. Gelecek nesiller için güçlü bir temel oluşturacak. Bugünün dünyasında layık bir yer işgal edecek.

Tarih ve kültürlerini incelemek ve yaymak için her etnik grubun isteklerine saygı duyuyor ve destekliyoruz. Aynı zamanda, her Kırgızistanlının, inancını ve etnisitesini unutmayıp, Kırgızistan vatandaşı olduğunu ve bundan gurur duyduğunu anlayabilmesi için bu tür koşulları yaratmak gerekir.

Asırlar öncesindeki tarihi yollarında Kırgız halkı kendi ulusal fikrini, kırılmaz felsefesini, manevi varlığını yarattı.

Bu ulusal kutsal fikirlerden biri, anavatanın özgürlüğü ve bağımsızlığıdır.

Bizler atalarımız ve çocuklarımıza, gelecek nesle, bizim gözbebeğimiz gibi devletimizi ve bağımsızlığımızı korumak için borçluyuz.

Yüce, bize birleşik, güçlü, gelişmiş bir Kırgız devleti inşa etmek için tarihi bir fırsat verdi. Bu fırsatı kaçırmamalıyız.

Zorlu bir tarihsel yolda pek çok sınavı geçen Büyük Kırgızların torunları olduğumuzu, ülkemizin asırlık bir geçmişe sahip olduğunu, Kırgızların bayrağını büyük ölçüde yükselteceğimizi ve ulusal haysiyeti kutsal tutacağımızı derinden hissediyoruz.

Sadece bir vatanımız var, o da Kırgızistan!

Adalet ve özgürlük uğruna Anavatan, topraklarımız uğruna ölen vatandaşlarımızın hatırası önünde başımızı eğelim!

Ülkemizde her zaman barış olsun!”