Bugün Türkiye’de caz yapan pek çok müzisyen adını ilk kez duyurduğu Nardis Genç Vokal Yarışması 13’üncü kez yapıldı. Kimi Kayseri’den, kimi Kazakistan’dan, kimi Ankara’dan, İstanbul’dan. Yaşları 20 ila 27 arasında değişen bu 12 genç kadının ortak noktaları caz tutkusu. Nardis’in mutfağı ise yarışma jürisinin karar vereceği mekân. İşte o mutfağa bu yıl Kanat Atkaya da jüri üyesi olarak girdi...
Ellerinde kâğıtlar, notlar tutan bir grup insan, kalabalığı kibarca uyarılarla açıyor barın karanlık köşesine doğru kararlılıkla ilerlerken... O karanlık köşede bizi kendisi gibi dar koridorlara ulaştıracak bir merdiven beklemekte. Aşağı iniyor, koridorda birbirimize “Sence?..” gibi sorular sorarak ileride beliren ışığa doğru yürüyoruz.
Işığın kaynağı, içinden geçtiğimiz dar ve loş koridora tezat oluşturacak derecede metalik bir parlaklık saçan oda... Bir mutfak. Mutfağa döneceğiz, mutfak çok mühim fakat önce filmi biraz başa sarıp yeniden seyretmemiz gerekiyor...
Hedefimiz Nardis
İçinden bahar esintileri geçse de hâlâ iç ürperten rüzgâr arkamızdan itiyor fotoğrafçı dostum Muhsin Akgün’le Galata’nın sokaklarında yürürken...Hedefimiz, İstanbul’un güzide ve kendi alanında gerçek bir istikrar abidesi olan caz kulübü Nardis.Bu gece (1 Mart), Nardis’in Genç Vokal Yarışması var ve bendeniz de hadiseye son dakikada nöbetçi jüri üyesi olarak yazılmış vaziyetteyim. Nardis’in kapısında Zuhal Focan karşılıyor gelenleri. Hem durumu kontrol altında tutuyor hem de ayaküstü bana bilmem gerekenleri bir çırpıda özetlemeyi başarıyor.
Sahneye göre önde sol taraftaki masaya yerleşmiş jüri üyelerinin yanına geçtiğimde tam teşekküllü jüri raporuna sahip hissediyorum kendimi.Jüride İKSV Caz Festivali’nden Harun İzer ve Eray Aytimur gibi arkadaşlarım var; diğer üyelerin önemli bir bölümünün de şanslı dinleyicisiyim (bakınız Sibel Köse, Önder Focan, Ece Göksu...) ya da takipçisi...
Yanımda oturan tonmaister Engin Gencer’i olası bir jüri kavgasında tartmak için “Hep rock yarışmalarında jürilik yapıyorum. Bizde ortam biraz sert olur, gecenin finalinde arıza çıkıyor mu?” gibi sorularla yorarak başlıyorum geceye. Jürideki diğer herkes gibi gayet medeni ve serinkanlı bir insan olarak “Rahat ol” demekle yetiniyor. Işıklar biraz daha azalıyor ve gece boyunca dinleyeceğimiz, finalistlere eşlik edecek muhteşem müzisyenler, ‘house band’ sahnede beliriyor:Piyanoda Kaan Bıyıkoğlu, basta Kağan Yıldız, davulda Ekin Cengizkan...
Pırıl pırıl, toz kaldırmadan, ruhu ipek bir şalla örterek çalmaya başlıyorlar. İlk misafirleri geçen senenin birincisi olan İpek Aktaş hem müzisyenleri, hem finalistleri hem de bu gece için Nardis’i salkım saçak dolduran müzikseverleri ısıtıyor performansıyla...
Sonra? Sonra 13’üncü kez düzenlenen Nardis Genç Vokal Yarışması’nın yeteneklerinin işte sahne... İkişer şarkı seslendiriyor finalistler. Biri sahneden inerken diğeri çalınacak parçanın notalarını dağıtıyor.Caz kulüplerinin doğası gereği (iyi ki de böyle) dar bir alandayız hepimiz. Yarışmacılar, yakınları, müzikseverler, jüri... Ama ortamdaki samimiyeti mekânın zorunlu kıldığı bu sıkışıklıkla açıklamak mümkün değil. Yarışmacılar birbirleriyle yardımlaşıyor, sahneden inen sahneye çıkanı, sırasını savan finalist sırasını bekleyeni destekliyor, kucaklıyor, tezahüratlarla cesaretlendiriyor.Sahneye çıkan gençlere bakıyorum. Hepsinin yüzünde müziğin değdiği yerde kalan o meleksi ifade var.Şarkı söylemeye başladıklarında değişiyorlar, biz fanilerin hissedemeyeceği bir zamansal/mekânsal sıçrama yaşıyorlar.
Gecede dereceye giren isimlerden, Pelin Güneş. / Fotoğraf: Muhsin Akgün
Tutkalımız caz müziği
Kimi babasının dört yaşındayken oynasın diye aldığı klavyeyle çıkmış yola, kiminin rehberi anneannesinin dinlediği Nat King Cole ve Ray Charles albümleri olmuş... Kimi uluslararası ortamlarda, festivallerde sahne almış, kimi ablasının hazırladığı bitki çaylarıyla gribi son dakikada yakasından düşürüp gelmiş. Kimi kökten/damardan eğitimli müzisyen, kim fizyoterapist, kimi makine mühendisi...Kimi Kayseri’den, kimi Kazakistan’dan, kimi Ankara’dan, İstanbul’dan, Bursa’dan çıkmış hayat yoluna.
Yaşları 20 ile 27 arasında değişen bu 12 genç kadının ortak noktaları ise bütün farklılıkları örten bir mucize: Müzik, caz müziği, iyi caz müziği... Aralarında ‘daha kötü’ diye değerlendirme yapabileceğim bir ses bile yok. Hepsi çok iyi ve seçimi ‘daha iyileri’ belirlemek için yapıyoruz. Zor iş, benden duymuş olun...Caz standartları uçuşuyor sahneden şarkının meşrebine göre: Berrak, coşkulu, kırgın, uzak, umutlu, kararlı, matrak...
Mingus’un ‘Goodbye Pork Pie Hat’ini ‘Stormy Monday’, ‘My Foolish Heart’ takip ediyor. Arada Sam Cooke’un ‘A Change Is Gonna Come’ı gibi ‘soul’ aydınlanmaları da yaşıyoruz... Kura usulüyle belirlenen sıralamaya göre sahneye çıkan altıncı yarışmacıdan sonra ara verildiğinde duyduğum seslerden, iyi müzikten ve memleket gerçeklerini fersah fersah aşan bu ziyadesiyle medeni ortamdan etkilenmiş bir jüri üyesiyim. Bütün rock yarışması jüri arkadaşlarımı arayıp “Biz niye böyle olamıyoruz oğlum? Kırıcam kafanızı ilk toplantıda!” diye mesaj salmayı tasarlıyorum bu kısa sürede.12 finalist ve 24 şarkı, laf olsun diye söylemiyorum, göz açıp kapayana kadar geçip gidiyor gecemizden.
Zuhal Focan “Haydi notlarımızı toplayalım” diyor, peşine takılıyor ve barın karanlık köşesine, aşağıya inen merdivenlere, daracık koridorlara ve ışıklı odaya, mutfağa doğru ilerliyoruz...
Mutfakta neler pişiyor?
Nardis’in mutfağı yarışma jürisinin karar vereceği mekân. Mesaisini tamamlamış, pırıl pırıl temizlenmiş mutfaktaki metalik zeminlere yayılıyoruz/tıkışıyoruz kâğıtlarımızla.Önder Focan notlarımızı soruyor. En beğendiğimize 1, en az beğendiğimize 12 puan vererek listelerimizi hazırlıyoruz. Bu arada sürekli ikili, üçlü, beşli, onlu (zaten toplam 10 kişiyiz!) tartışma grupları kurulup dağılıyor.Kepçeler titriyor diyeceğim tartışmanın tonundan ama tamamen uydurmuş olacağım... Fikirler zaten büyük ölçüde örtüşüyor.Sadece ses kaliteleriyle yarıştırmak manasız çünkü hepsinin sesi güzel.Derecelerin belirlenmesinde özgüven, sahne hâkimiyeti, doğru parçayı seçmiş olmak gibi pek çok başka detay etkili oluyor. İncenin de incesi şekilde değerlendirme yapılıyor, ikna edilmek gereken bir durum oluşursa sağlam argümanlar koyuluyor ortaya...Yaptığı seçimden memnun bir jüri heyeti olarak mutfağı terk edip yeniden sahnenin bulunduğu kata çıkıyoruz.
Bu yılın birincisi Ceren Temel... Ceren Temel 6-8 Nisan tarihlerinde Letonya’da olacak, Riga’da Jazz Stage’de yarışacak. Geceden ödülle ayrılan tek kişi Ceren Temel değil elbette. Kalan finalistler de sıralamadaki yerlerine göre ya başka festivallere katılacak, ya tatile hak kazanacak, ya Nardis’te sahneye çıkacak, ya usta isimlerden ders, burs kazanacak ya da popüler radyo programlarına katılacak...
2005’ten bu yana pek çok caz vokalistine yeni ufuklar açan, imkânlar sağlayan bu platformun bu yılki kazananları arasında kendimi de gördüğümü belirtmek durumundayım.İçime dolan umut, ruhumu temizleyen müziğin verdiği huzur beni de bir şekilde birinci yaptı. Ne güzel...
Kayseri’den Riga’ya
Gecenin birincisi Ceren Temel 1990, Kayseri doğumlu. Kimya mühendisi bir anne-babanın kızı olarak büyüdüğü evde müziğin sesi hiç eksik olmamış. Babasının bağlama sevgisinin de etkisiyle ilkokuldayken önce okul korosuna katılmış, bunu gitar dersleri takip etmiş. Kayseri Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Bölümü’nde keman ve piyano eğitimi alan Temel’in caz merakı ise Sibel Köse’yi dinlemesiyle başlamış. Caz zevkinin Ella Fitzgerald, Cyrille Aimee ve Kurt Elling gibi isimleri dinleyerek geliştiğini anlatıyor. Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı’nda lisans ve yüksek lisans eğitimi alan Temel liseden beri hard rock, blues, pop gruplarında vokal olarak yer alıyor. Temel, 2014’ten beri Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Caz Bölümü’nde caz eğitimi alıyor. Şimdi sırada yarışmanın birincisi olarak 6-8 Nisan’da Letonya’da düzenlenecek yarışma ‘Riga Jazz Stage’de Türkiye’yi temsil etmek var. “Müzik hep hayatımdaydı ama kendimi cazla buldum” diyen Temel, ABD’de caz doktorası yapmayı ve albüm çıkarmayı planlıyor. En büyük hayali ise dünyanın önde gelen cazcılarıyla birlikte sahne almak.