Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinde Çifte Bayram

Toplum 0

BİŞKEK, 28 Eylül 2017 /Kabar/. KIRGIZİSTAN-TÜRKİYE MANAS ÜNİVERSİTESİNDE ÇİFTE BAYRAM KUTLANDI.
Türk Dili ve Kırgız Dili Bayramı

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 12 Temmuz 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyetini (Türk Dil Kurumu) kurduktan sonra 26 Eylül 1932 tarihinde ilk ilk toplantıya başkanlık etmesi münasebetiyle bu tarihte Türk Dili Bayramı olarak bilinmekte olup, Kırgızistan’da ise 1989 yılında SSCB döneminde Kırgız diline devlet dili statüsünün verildiği 23 Eylül tarihinde 28 yıldan beri Kırgız Dili Bayramı kutlanmaktadır.

Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü iki kardeş ülkenin dil bayramlarının kutlanması amacıyla bir program düzenledi. Düzenlenen programın ilk bölümünde panel yapıldı. Prof. Dr. Orhan Kemal Tavukçu’nun yönettiği panelde konuşmacı olarak Kırgız Cumhuriyeti Devlet Dili Komisyonu Başkanı Prof.Dr. Nazarkul İşekeyev, Türkoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aydın, Mütercim-Tercümanlık Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ceyhun Vedat Uygur, Türkoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Burul Sagınbayeva katıldı.

Kırgız Cumhuriyeti Devlet Dili Komisyonu Başkanı Prof.Dr. Nazarkul İşekeyev,Kırgız Dili; milletimizin en büyük değeridir. Bir milleti bir arada tutan, onları geçmişten geleceğe ortak kader, tasa ve kıvançta birleştiren en temel unsurdur. Ülkemizde Kırgızcanın bütün eğitim kurumlarında ve resmi ve özel sektörde kullanılması için gerekli ortam ve şartlar gün geçtikçe gelişmektedir. Üst düzey devlet organlarının yöneticilerinin Kırgızca bildiğini belgelemesi zorunlu olup bu konudaki yasal uygulamaların bir an önce başlaması gerekir. Aksi takdirde bürokratik engellerle yasalar ihlal edilmiş olur. Kırgız Diliyle ilgili kanuna uygun tek işlem olarak Cumhurbaşkanlığına aday olanların sınavdan geçirilmeleridir. Yasama Meclis Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Belediye Başkanları, Valiler vb.. yöneticilerin devlet dilini bilme mecburiyeti vardır.

Türkoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aydın konuşmasında “Türkçenin Bayramları ve Türk Dil Kurumu hakkında bilgiler vererek şunları söyledi: Bayramlar milli veya dini bakımdan önemi olan ve kutlanan günlerdir. Bayramlar sevinç günleridir. Dil ise, bir milletin, topluluğun kullandığı seslerden örülmüş işaretler, anlaşmalar, antlaşmalar ve iletişim sistemidir. Türkiye ‘de yılda iki kez dil bayramı kutlanır. Birincisi, Karamanoğlu Mehmet Beyin 1277 yılının 14 Mayısında yayınlanan Türkçe fermanıyla birlikte o tarih bayram olarak kutlanıyor. Kemal Atatürk’ün 12 Temmuz 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyetini (Türk Dil Kurumu) kurduktan sonra 26 Eylül 1932 tarihinde ilk ilk toplantıya başkanlık etmesi münasebetiyle bu tarihte Türk Dili Bayramı olarak kutlanmaktadır. Kurulan Türk Dil Kurumu, Türkçenin yabancı dillerin etkisinden kurtulması için ve zengin bir anlatım gücüne sahip olmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yaparak gelişmesi amacında olmuştur. Kimi zaman dilde özleştirme maksadıyla yapılan çalışmalar dilde yozlaşmaya neden olabilecek aşırılıklara da sebep olmuştur. Her şeye rağmen 1932’den bugüne kadar Türk Dil Kurumu büyük hizmetlerde bulunmuştur. Her araç gibi dil de bakıma muhtaçtır. TDK dil bakımı konusundaki en önemli kurumdur. Türkçe bizim ses bayrağımızdır. Onun dalgalanmasını sağlamak bizim ödevimizdir. Hiçbir dil kendi kendine zenginleşmez. O dili geliştirmek için bilimsel eserler, metinler oluşturulmalıdır.” dedi.

Mütercim-Tercümanlık Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ceyhun Vedat Uygur yaptığı konuşmada “ Her dil, komşu olduğu veya münasebette bulunduğu dillerle başta kelime olmak üzere çeşitli alışverişler yapar. Elimizdeki ilk Türkçe yazılı metinler olan Köktürk kitabelerindeki Köktürkçe içinde Çince, Soğdca ve Moğolca kelimeler olduğunu biliyoruz. Ancak bunların oranı % 1’den daha azdır.

Türklerin batıya göçleri sonucunda Anadolu’da gelişmeye başlayan Eski Anadolu/Türkiye Türkçesi dediğimiz yazı dilinde Türk dilinin kelime düzeyinde yabancılaşması ciddi boyutlarda değildir. Bu dönemde yaşayan Yunus Emre’nin Divan’ında yabancı kelime oranı % 13 civarındadır (Aksan, 2004: 128). Bunların ortalama oranı, eserin genelinde % 5.3’e kadar düşmektedir. 15. ve 16. yy.larda Türk dilindeki Arapça ve Farsça kelimelerin ve dil bilgisi unsurlarının (ekler, tamlamalar vb.) sayısı gittikçe artmaya başlamıştır. Genellikle sanat ve süs amacıyla yazılan ve «Osmanlıca» olarak adlandırılan bu «aydın» dilinde yabancı kelime oranı % 60’lara kadar ulaşmıştır.

Türk dili, batıya göçler devam ettiği süre içinde de karşılan bütün kültür ve medeniyetlerden kelimeler almaya devam etmiştir (elbette verintiler de bulunmaktadır). Tanzimat döneminde Osmanlı’nın yüzünü Avrupa’ya dönmesi ile Fransızca kelimeler dilimize girmeye başlamıştır. 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başları dünyada Türklük bilimi araştırmalarının altın çağıdır. Özellikle Ziya Gökalp’ın da katılmasıyla “Yeni Lisan” hareketi çok güçlendi. Edebiyatta millîlik ve dilde sadeleşme birkaç yıl içinde devrin bütün aydınlarınca kabul edilip uygulama alanına geçirildi. Genç Kalemler ve Türk Ocakları çevresinde toplanan aydınların yaptıkları çalışmalarla Cumhuriyet’in ilk yıllarında konuşma dili ile yazı dili birbirine oldukça yaklaşmış, Türkçe, Arapça ve Farsça tamlamalardan arınmış, yalın ve sade bir anlatım biçimine kavuşmuştur. Türkçe ile ilgili düşünce ve tavrını pek çok vesileyle ortaya koyan Atatürk, Sadri Maksudî Arsal tarafından hazırlanan Türk Dili İçin adlı eserin baş kısmına şu notu yazar: “Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Şunu unutmamak gerekir ki Türkçe, tarihin en eski dillerinden biridir. Bin yıllardır işlene işlene bugüne kadar gelmiştir. Sadece somut varlıkları değil, soyut kavramları da hiç zorlanmadan kendi imkânlarıyla karşılamıştır. Türkçe konuşan, konuşmak isteyenler için bu dilin eksiği yoktur. Bir eksiklik varsa Türkçe bilincidir; Türkçeye değil kendisine olan güvensizliğidir.

Panelin son bölümünde konuşan Türkoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Burul Sagınbayeva, “ Dillerin Yapısal özellikleri (Türk ve Rus Dilleri Üzerinden) hakkında karşılaştırmalar yaparak “yapısal farklılıkların insanların düşünce dünyasını da etkilediğini, tek heceli diller, bükümlü diller ve eklemeli diller arasında Türk dil ailesinin her kelimesinin kök anlamından türemiş şekillerini anlamak mümkündür. Oysa bükümlü dillerde böyle bir durum söz konusu olamıyor. Türk dili kök ve ek yapısıyla mantık ölçüleri çerçevesinde istisnası az olan ve ciddi kurallara bağlı bir dildir.” dedi.

Programın ikinci bölümünde öğrenciler okuduğu şiirler dil bayramını renklerdirdi.

Golden Bridge News