Tam bir yıl önce Daça-Su'da meydana gelen trajedi. Gönüllünün paylaşımları

Toplum 0

BİŞKEK, 16 Ocak 2018 /Kabar/. Tam bir yıl önce, yani 16 Ocak 2017’de Bişkek yakınlarındaki Daça-Su yerleşim biriminde Hong-Kong – Bişkek – İstanbul seferi yapan ACT Türk Havayolları’na ait Boeing-747 tipi uçağı evlerin üzerine düşmüştü. Trajedi sonucu, 4’ü Türk mürettabat 39 kişi hayatını yitirmişti.

Trajedi herkesi çok üzdü, Kırgızistan ortak bir acıyla birleşti, kimse bir şey yapmadan suramadı. Herkes destek sağladı, kimi eşyalar getirerek, kimi gönüllüler arasına katılarak. Kabar ajansı, gönüllü olan Madina Aeşeva’ya olayda gönüllü olmanın nasıl olduğunu sordu ve aşağıdaki yanıtlar alabildi. Değerli okuyucularımız, Size Madina’nın anlattıklarını sunuyoruz:

“O gün 16 Ocak'ta "Veçerniy Bishkek" in baskı evine uğradım ve orada trajedinin ne kadar ciddi olduğunu anladım. Orda, gönüllülerin koordinatörüyle telefonda görüştüm ve birinci çocuk hastanesinde yeterince elin olmadığını öğrenince oraya koştum. Annemin eczanesine uğradım ve ordaki herkez maddi destek sağladı ve kutuları teslim etti.

Barınağın içinde. İlk başta rahatsız oldum, kendimi nereye koyacağımı bilmiyordum. Ayaklarımın altında sarkık olduğumu hissettim. Dakikalar sonra giysileri, kutuları, battaniyeleri ve benzerini nasıl sıralamaya başladığımı fark ettim. İşleri sıralamaya koyduğum sırada kesinlikle farklı insanlarla tanıştım.

Orda ilk tanıştığım insan terlik giyen bir adam oldu. O günlerde çok soğuktu, sıcak ayakkabılar bile ayaklarımızı ısıtmıyordu. Herkesle anlaşarak, günün sonunda uygun ayakkabı bulmaya karar verdik. Onun çok minettar olduğu hatıramda kaldı.

Çocukluk botları. Bir odada farklı yaştaki insanlarız, eğer birisini evde eşleri ve çocukları bekliyorsa, bazılarını ebeveynleri telefonda arıyor. Elden gelen hızda gerekli malzemeleri teslim ettik. Bazen, küçükler için bebek bezi elimize geçiyordu ve yine ortak bir keder hatırlatarak gözyaşlarımıza neden oldu.

Ertesi sabah boğazımda bir yumru vardı. En kötü şey, olayın yerine gelmemiz, sokaklarda dolaşıp eşyalar dağıttığımız an oldu. Hemen hemen her evde çığlıklar, gürültü ve birilerinin ağlayan seslerini duydum. Yeryüzünün ayağın altından düştüğünü ve zamanın durduğunu hissettim.

Üzüntü anında birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmezsek bile biz bir aile olduk. Öğrenciler, gıdalar almamız ve onları dağıtmamız için gönüllü olarak paralar verdi. Araçların, kamyonların sürücüleri para istemeden eşyaları götürdü. Okul çocukları okuldan sonra yardıma koştu, en azından bir şekilde yardım ettiler. Toplu yemek imkânı sahipleri bu sıkıntıdan kaçınmadılar, yiyecek ve içeceklerini köylere gönderdiler ve gönüllülerin kendilerini de beslediler.”